Temmuz’da Ne Yaptım ?

Evet hadi bakalım ‘her videonun yazısını yazma” işi nası olucak… Bu yazıyı Izmir – Istanbul yolunda yazıyorum. Bazılarınızın farkettiği gibi temmuz ayında staj yaptım. Çok keyifli bi staj olmasına rağmen doğal olarak kitap dizi filan pek vaktim olmadı. Her neyse bende dedim ki bari okuduğumu izledğimi sizlere anlatıp vatan görevimi yerine getiriyim hehehe.

Bir Çöküşün Öyküsü

Ben şimdilik Stefan Zweig’in kısa olan kitaplarını okuyarak güvenli oynuyorum ama henüz pişman olmadığım için böyle devam etmeyi planlıyorum. En son Bir Çöküşün Öyküsünü okuduktan sonra Zweig’in ne kadar iyi bi yazar olduğunu tekrar farkettim. Kitap kısaca bi Fransız soylusu olan Madame Prie’nin yaşadığı şahşahlı hayatı kralın emriyle nasıl bırakıp kırsal hayata yaşanmaya zorlandığını anlatıyor. Malum Paris’in eğlence hayatından geri kaldığı için adı da dillerden silinen Madame öyle bi plan yaparak kendini hatırlatmayı düşünüyor ki, akıllara ziyan. Bu planı söylemiyim okumak isteyenlere süpriz kalsın.

 

Sadık Bey

Pınar Kür’e ait okuduğum ilk kitap olan Sadık bey aslında benim en sevdiğim öğeleri barındırdığı için 1-0 önde başladı. Boşanmış, ekonomik durumu hallice iyi ama geçmişinde yaptığı hatalardan kopamayan Sadık Bey’in hikayesini okuduğumuz bu kitapta aslında kitap boyunca bi bilmeceyle karşı karşıyayız. Ben Sadık beyin peşini bırakmayan genç adamın kim olduğunu kitabın bitmesine 10 sayfa kala çözdüm. Bakalım siz kaçıncı sayfada çözebileceksiniz.

 

Leyla’nın Evi

Hüzün, dram, geçmişe özlem günümüze nefret…. Bunların hepsi bu kitapta rahatça bulabileceğiniz şeyler. Çocukluğunu Osmanlı’nın son zamanlarında, hayatının çoğunu ise cumhuriyet yıllarında geçiren Leyla Hanım, babasından kalan küçücük müştemilattan yaka paça atılır ve kendisini evsiz bulur… Çocukluğunu bildiği ve cihangirde oturan gazeteci ‘evladının’ evine sığınmasıyla gerçek dünyayı ve günümüz insanlarını tanımaya başlayan Leyla’nın hikayesiyle kah sevinip kah hüngür hüngür ağlamak mümkün. Zülfü Livanelinin su gibi anlatımıyla birleşen bu muhteşem hikayeyi eminim sizlerde aşırı seveceksiniz.

Uyumsuz Defne Kaman, SU ve Toprak

İki kitap olan bu ‘seri’, Gazeteci olan Defne’nin kayboluşlarının ardındaki gizemi çözmeye odaklanıyor. Eski türk geleneklerine ve şamanlığa bağlı olan defnenin anneannesi ve kendini olayların içinde bulan karakterlerimizde sürekli bir şey öğreniyoruz ve bu esrarengiz kayboluşları çözüyoruz. BU kitapların sürekli bişi öğretmeye çalışma çabasını ben sevmiş olsam da size biraz zorlama gelebilir. Emin olun ki asıl zorlama olan şey ‘ hah hah ha’ diye gülen karakterler…. YAPMAYIN!!

Çember

Kitabını okuduğumda benim aklıma Black Mirror’ı düşüren bu kitap, tüm sosyal bağlantılarınızın tek bir şirket üzerinden yürüdüğü bir düzende, insanların hayatının nasıl değiştiğini görüyorsunuz. Özel hayatın kaybolan gizliliğine odaklanan bu filmi ben beğendim. Keşke sonu o kadar yavan olmasaydı çünkü konu o kadar köpürtülmeye açık ki bu film o sonu hak etmedi 😦

 

 

Ayrıca bu ay house of cards ve doctor who izledim ama bunların bu saatten sonra onu anlatmaya gerek yok’

Eğer bu yazının videosunu okumak isterseniz ; https://youtu.be/MaPtVE-ZkF0

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.